Kazanan mutlaka Türkiye olacaktır!
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, 1 Mart Çarşamba günü TBMM grup toplantısında;
Sinan Ateş’in vefatının üzerinden geçen 61 günün ardından hâlâ cinayetin asıl sorumlularının ortaya çıkmayışına,
Yaşadığımız tüm bu karışıklığın esas sorumlusunun sayın Erdoğan oluşuna,
Sayın Erdoğan’ın helallik istemesine,
Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile birlikte ülkemizin yaşadığı en temel sorunlardan birinin ahlak sorunu olduğuna,
Türk Kızılay’ının kendi vatandaşına çadır satmasına,
Depremin olduğu ilk günden itibaren sahadaki faaliyetlerimize,
Yangından mal kaçırmak için değil, yangını söndürmek için çalışmaya devam edeceğimize,
Bir yol ayrımında, ateşten bir imtihanla karşı karşıya olduğumuza,
Aynı 100 yıl önce olduğu gibi bugün de milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararının kurtaracağına ve bu kararla kazananın mutlaka Türkiye olacağına ilişkin görüşlerini paylaştı.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, Ankara’da bir suikast sonucu hayatını kaybeden Sinan Ateş’in vefatının üzerinden geçen 61 güne rağmen hâlâ cinayetin asıl sorumlularının ortaya çıkmadığını belirterek 14 Mayıs’a kadar her konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Sinan Ateş’in katillerinin kim olduğunu soracağını hatırlattı.
‘’Kuklalar tutuklandı, kuklacılar serbest. Maşalar tutuklandı, maşayı tutanlar serbest. Tetikçiler tutuklandı, azmettirenler serbest.’’ diyen Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek;
‘’Sayın Erdoğan, söylesene, yargının işini yapmasına neden engel oluyorsun? Söylesene;
kimden, kimlerden korkuyorsun! Söylesene; sorumluluktan kaçarak olanları örtbas edebileceğini mi sanıyorsun? Eğer öyleyse şimdiden söyleyeyim, çok yanılıyorsun. Çünkü biz; adalet yerini bulana kadar unutmayacağız, unutturmayacağız. Bu cinayetin, asıl sorumluları, ortaya çıkana kadar unutmayacağız, unutturmayacağız. Banuçiçek’le, Bengisu’nun, göz yaşları dinene kadar, unutmayacağız, unutturmayacağız. And olsun, şart olsun ki; Sinan Ateş’i unutmayacağız, unutturmayacağız.’’ diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Adıyaman’da; ‘’İlk günler için helallik istiyorum.’’ sözlerine ilişkin; depremin başından beri söylediği sözleri hatırlatan Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener; ‘’Şimdi hangi yüzle çıkıp da helallik istiyorsun?’’ dedi.
‘’Eğer illaki helallik almak istiyorsan gideceksin; Maraş’ın tam merkezinde 15 saat boyunca enkaz altında kalan yavrusunun elini tutup vinç beklerken rahmetli olmasını izlemek zorunda kalan babadan helallik isteyeceksin.’’ diyen Genel Başkanımız Cumhurbaşkanı’nın vatandaşıyla helalleşmesinin makamının gereğini yapmakla mümkün olacağını vurgulayarak; ‘’Bir idarecinin vatandaşlarıyla helalleşmesi istifa ederek, hesap sorarak, sorumluları görevden alarak olur. Bunları yapmayıp üstüne de helallik istemek halkla ilişkiler kampanyasından başka bir şey değildir.’’ dedi.
Bu kadar suçun, yanlışın ve haramın olduğu yerde helalleşmeden söz edilemeyeceğinin altını çizen Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı şu sözlerle eleştirdi:
‘’Meydanlarda, sadaka verir gibi para dağıtarak, helallik alamazsın. Kameralar karşısında, buz gibi havada, sırtına, mont bile vermediğin çocuklarımızı, kendine zırh yaparak helallik alamazsın. Paranın kölesi olan yandaşlarının bekçiliğini yaparak helallik alamazsın.
Adıyaman’a, senin getiremediğin vinci, bulup da getiren ama “valin” izin vermediği için ailesine yetiştiremeyen Nehir’den helallik alamazsın.’’
Siyasetçinin helalleşmesinin yolunun sandıktan geçtiğini belirten Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek;
‘’Madem helallik alacaksın; o zaman önce, aziz milletimizin önüne, sandığı getireceksin,
helalliği de öyle isteyeceksin. Sandığı getireceksin, milletimiz sana ne diyecek göreceksin. Öyle televizyonlardan üfürmekle olmaz. Halep oradaysa arşın burada. Madem helallik alacağına eminsin; o zaman derhâl sandığı getireceksin!’’ dedi.
Depremzedeler soğukta beklerken Kızılay’ın kendi vatandaşına çadır satmasının bir organizasyon değil, ahlak sorunu olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, Türk Kızılay’ında yaşananlara ilişkin; ‘’Ecdat yadigarı, kötü gün dostu, iyiliklerin sembolü, Türk Kızılay’ı; tümüyle yozlaşmış, çürümüş, bir yer hâline gelmiş. Memleketin, yarasını saracağına, çadır tüccarı olmuş. Düşünebiliyor musunuz? Deprem olmuş. İnsanlarımız, 20 gündür çadır bekliyor. Kızılay ise deposunda, çadır stoklayıp satıyor. Böyle bir kepazelik olabilir mi?’’ dedi.
Geçtiğimiz yıllarda depolarda patates ve soğan stoklayanların suçlanıp ‘’terörist’’ ilan edildiğini hatırlatan Genel Başkanımız; ‘’Peki şimdi çadır stoklayan Kızılay’a ne diyeceksiniz? Kızılay’ın deposunu da basıp çadırlara el koyacak mısınız? Stokçu diye Kızılay Başkanı’nı da ‘aldıracak’ mısınız?’’ diye konuştu.
155 yıllık büyük tarihine rağmen bugün kurumsal hafızası yok edilmeye çalışılan Kızılay’ın öncesinde yaralılara uzanan yardım eli, kötü gün dostu olduğunu belirten Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener;
‘’Peki ‘Ak-Kızılay’ ne yaptı? Milletimizin, topyekûn darda olduğu bir günde; milletimizin, soğuktan donduğu bir günde tüm Türkiye’nin seferber olduğu bir günde; alın teri ile emanet edilen milletin helal yardımlarını ticari bir şirket gibi utanmadan satışa çıkarttı. Yabancı ülkeler hiçbir karşılık beklemeden arama kurtarma ekipleri gönderdiler. Düşman diye kötülenenler, seferber olup, yardıma koştular. ‘El oğlu’ dediklerimiz milyarlarca lira yardım parası topladılar. Ama bu ülkenin Kızılay’ı, utanmadan, kendi vatandaşına, çadır sattı. 85 milyon tek yürek oldu. Ama bu ülkenin Kızılay’ı, kendi vatandaşına, çadır sattı. İnsanlarımız, geceleri, eksi 18’lere varan soğukla, mücadele ederken Türkiye’nin her köşesinde, milletimizin uykuları kaçtı. Ama bu ülkenin Kızılay’ı, kendi vatandaşına, çadır sattı.’’ dedi.
Kızılay’ın başındaki yöneticilerin kendi vatandaşına çadır satmasının bir ahlaksızlık, alçaklık ve rezalet olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız, bu duruma şaşırmadıklarını belirterek; Kaşıkçı Davası’nı Suudi Arabistan’a satanın, memleketi sığınmacı hendeğine çevirip Avrupa rahatsız olmasın diye milletin huzur ve refahını satılığa çıkaranın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını ev karşılığında yabancılara satanın, Çukurova’nın toprağını İngiltere’den gelen çöpleri gömmek için satanın bu hükûmet olduğunu söyleyerek;
‘’İşte o nedenle biz Kızılay’ın bu ülke insanı için ürettiği çadırları depremzede vatandaşına satmasına, hiç mi hiç şaşırmıyoruz. Çünkü, Sayın Erdoğan’ın dünyasında bu ülkenin satılık olmayan hiçbir değeri olmadığını çok iyi biliyoruz.’’ dedi.
Kızılay’ın çadır satmasına ilişkin iktidar kanadından gelen; “Büyütülecek bir hadise değil.
Günün sonunda vatandaşımıza hizmete gitmiş.” açıklamasına ilişkin Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, bu paranın milletin parası olduğunu ifade ederek; ‘’Al bayrağımız gibi kıymetli bildiğimiz Kızılay’ın sancağını daha fazla kirletmeyin. Her dönem gururumuz olan Kızılay’ı, daha fazla lekelemeyin. Ahlaksız, şuursuz ve arsız yönetim anlayışınızla el attığınız her kurumumuzu delik deşik ettiniz. Bari Türk Milleti’nin, ‘Vicdan Kalesi’ Kızılay’ın surlarında gedik açmayın.’’ dedi.
İYİ Parti olarak yangından mal kaçırmak için değil, yangın söndürmek için çalıştıklarını, depremin ilk gününden itibaren sahada olduklarını vurgulayan Genel Başkanımız; İYİ Parti Afet Koordinasyon Merkezi’mizin yaptığı faaliyetleri anlattı.
Hâlâ deprem bölgesinde teşkilatlarımızın sahada olduğunu ifade eden Genel Başkanımız, Gençlik teşkilatlarımızın da pedagogların tavsiyeleri üzerine depremzede çocuklar için motivasyon etkinlikleri düzenlediğini belirtti.
Önümüzdeki seçimlerin bir yol ayrımı, ateşten bir imtihan olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener;
‘’Ya millet yolunda başımız dik yürüyeceğiz ya da milletin geleceğini kumar masalarında harcayanlara müsaade edeceğiz. Ya ateşten bir gömleği eğnimize giyip bu imtihandan geçeceğiz ya da yüreksizce kül olup gideceğiz. Ya Cumhuriyetin yeni asrında ışıl ışıl yeni bir tarih yazacağız; ya da dayatmalara boyun eğip Türkiye’ye biçilen trajediyi en ön sıradan izleyeceğiz. Ya beyaz zambaklara, can suyu vereceğiz ya da önümüze konan gazap üzümlerine razı olacağız.’’ dedi.
Genel Başkanı Meral Akşener, konuşmasının sonunda Amasya Tamimi’ne atıfta bulunarak;
‘’Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, 21 yıldır yöneten hükümet tüm kurum ve kuruluşları yıkmış amacından saptırmış ve onları, kendi şeytani emelleriyle bozarak yok etmiştir.
İktidar organları artık bu ihanet şebekesinin elinde terse çalışan bir saat, yanlış yönü gösteren bir pusula, yiyeni şeytanlaştıran zehirli bir meyve ağacıdır. Ve bugün 100 yıl sonra bir defa daha vatanın bütünlüğü, milletin selameti ve istiklâli tehlikededir. Saray hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getiremez haldedir. Hükümetin Başı, gaflet ve dalalet içinde aldığı her kararla memleketi uçuruma sürüklemektedir.’’ dedi.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, önümüzdeki seçimleri de vurgulayarak konuşmasını ‘’Aynı 100 yıl önce olduğu gibi bugün de milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. O karar da 3-5 kişiyle değil, milletçe verilecek ve uygulanacaktır. Kişilerin kaprisleri değil, milletin iradesi tecelli edecektir. Onun bunun değil, milletin dediği olacaktır.
Ve kimsenin endişesi olmasın, kazanan mutlaka Türkiye olacaktır!’’ sözleriyle tamamladı.